Belki de…

Belki de…
Herkes sorguluyor belki de?

Tarih, 20 Ağustos 2016 saat, 02.57. Ilıman bir Üsküdar akşamı, penceremin köşesi ve hayatımın ta kendisi…

Şimdi bir hikayeden söz edeceğim; 12 yaşındaki bir çocuğun hikayesinden. Evet! Karl Detroit’ten…
Karl Detroit, 1827 yılında Almanya’nın Makdeburg kentinde bir müzik öğretmeninin oğlu olarak dünyaya gelmiş şanssız bir çocuktur.
Ailevi problemlerinden ötürü Fransız bir yetimhaneye bırakılan bu çocuk 12 yaşında bir gece yarısı uç uca düğümlediği çarşafların da
yardımıyla yetimhaneden kaçar, limana gelir miço olarak bir gemiye atlar ve Almanya’yı terk eder.
Gemi Akdeniz’den mekik dokuyarak Ege’ye, Ege’den Marmara’ya doğru bir rotadan geçer.
Gemi Marmara’ya giriş yaptığında 12 yaşındaki Karl Detroit denizin ortasında bembeyaz bir kule görmüştür ki o kule Kız Kulesidir…
Atmıştır kendini Marmara’nın narin sularına… Böylelikle o gemiden de kaçmış olup ilk görüşünde hayran kaldığı Kız Kulesi’ne kulaç atmaya başlamıştır.
O dönemlerde cüzzamhane olarak kullanımakta olan Kız Kulesi’ne ulaştığında gözlerine inanamayıp bir hayli korkmuştur Karl Detroit.
Elleri, kolları ve yüzleri yara bere içerisinde etleri çürüyen bir yığın insan oturmaktadır, Kız Kulesinde…
Almanlar çocuğu geri istiyor ancak o vakitlerde Sadrazam Ali Paşa yaşamaktadır. Karl Detroit’i, 12 yaşında Kız Kulesine doğru kulaç atan bu çocuğun
derdinin ne olduğunu dinlemek istiyor, Sadrazam Ali Paşa… Ve 12 yaşındaki Karl Detroit, Sadrazam Ali Paşa’nın huzurunda…

Soruyor Paşa;
+ Evladım derdin nedir?

Çocuk Anlatıyor;
– Ben yetimhanedeydim, kaçtım… Gemideydim, kaçtım… Ben artık geri gitmeyeceğim burada yaşamak istiyorum.

+ Peki evladım peki… Gemin Akdeniz’in neredeyse bütün limanlarına uğradı neden orada bunu yapmadın da, neden İstanbul?

12 yaşındaki Karl Detroit, parmağıyla Kız Kulesi’ni göstererek;
– Suyun içindeki şu Beyaz Kule var ya… Onu çok sevdim…

Sadrazam Ali Paşa bu yanıtın üzerine Karl Detroit’i nüfusuna alır ve o artık bir Osmanlı vatandaşıdır. Bundan böyle Karl Detroit, Mehmet Ali olarak çağrılacaktır…
Osmanlı kültürü ile yetiştirilip büyüyen Mehmet Ali askeri okula gönderilir, iyi bir eğitim alır. Kırım Harbinden sonra Mehmet Ali artık bir Paşadır.
Mehmet Ali Paşa…
Mehmet Ali Paşa Berlin Antlaşmasında, Osmanlı Hükümetini (Bizi) temsil etmek üzere kurulan heyette yer almış, doğduğu topraklara yıllar yıllar sonra
bir Osmanlı Paşası olarak geri dönmüştür. Mehmet Ali Paşa Almanya’dan geri döner iken Arnavutluk kentinde yolu eşkiyalar tarafından kesilerek öldürülüyor.
Ve bir daha Kız Kulesini hiç göremiyor…
Ve ben…
Kız Kulesine her baktığımda, Sevdanın ne kadar Kıymetli olduğunu görürüm. 12 yaşındaki bir çocuğun attığı her minicik kulacına sığdırdığı Sevda
zerrelerini hissederim. Hüzünlenir, burulurum…

Mehmet Ali Paşa’nın İstanbulda dört kızı vardır, Leyla Hanım bunlardan bir tanesidir. Leyla Hanım’ın da bir kızı olur, Celile Hanım…
Mehmet Ali Paşa’nın hiç göremediği torunu Celile Hanım’ın bir oğlu olur. Bu çocuk büyüyecek ve Türkçe’ye birbirinden güzel şiirler, insanlara birbirinden güzel
duygular yaşatacaktır… O çocuğu anlatmaya ne kelimelerimiz, ne de kalemimiz kafi gelir. Çünkü; o çocuk, Nazım Hikmet’tir…

Şimdi tüm o belkileri kafalarımızdan kaldırabilir miyiz?