Yokluğunu Tarif Edecek Olursam

Attığın her adım, aldığın her nefes benim için bir bilinmezlik şimdi. Seni izlerken uyuyakaldığın anı hatırlar mısın sahi. Üstüne çöken uyku ile kurduğun içli sözleri, göz kapaklarına inmiş uykunun masum bakışını ve saçlarının yüzünde dalgalanışını. Büyüyen bir bebek gibi yokluğun, günden güne yeni şeyler öğreniyor. İçimde varsın, dışımda varsın o yokluğun yok mu o yokluğun. Her yerime sirayet eden o yokluğun gülüşlerimin ardına dahi saklanmış aman vermiyor. Benim pek bi’ gücüm yok. Her şeyi değiştirecek, zamanı bükebilecek zamanda geriye gidebilecek hiçbir gücüm yok. Düz insanım, bazı inanışlara sahip, gerçek sevgim ve görmeye doyamadığım duygulu bakışlarınla. Vuslat yazılmışsa kadere ha bugün ha yarın, karalanmışsa kaderimiz elden gelen, dilden düşen kifayetsiz. Bilmelisin ki sensiz nefes alamıyor değilim ancak aldığım nefesin lezzetine iştirak edemediğim aşikardır. Göz kapaklarının açılıp kapanışı saymaya hasret ederim bu yüzden senden ve yokluğundan bahsedecek kelimeleri yan yana dizememekteyim. Dilim lâl divitimin ucu kırık, yokluğunu tarif edecek olursam demiştim ya... Bayram günü, elinden en sevdiği şey cezalandırılmak üzere alınmış çocuk gibi, özgürlüğü nefsi yüzünden kısıtlanmış evladına sarılacağı anın hasretiyle kirpikleri ıslanan baba gibiyim.
Ahvâlin aslı hasret ederim. Ne olacaksa olsun.
Bırakalım, biz bizeyken bize olacaklar olsun.

fonda: Edip Cansever - Mendilimde kan sesleri

--

Üsküdar