Dijital & Kırsal - Pilot Bölüm

Çok çabuk tüketiyoruz. Günümüzde deli gibi görsel medya tüketiyoruz. Yazıları okumuyoruz değersiz bulup öyle kılıyoruz. İnsanları mı, onlar umurumuz da bile değil çünkü bizler artık insan değiliz. Çok klişe lakin bir o kadar hakikat, robotlarız. Evet, öğretilmiş reflekslerle gerçek reflekslerimizi unutup yaşıyoruz. Özlemek nedir kelime anlamını dahi yitirdik. Kendimizi kandırmayalım. Özlemek bir reflekstir. Bakma öyle bana. Özlemek sevenin sevene duyduğu hasretin tininde ve bedeninde türlü his ve hareketlere sebebiyet veren istemsiz olan bir şeydir. İstemsiz kelimesine dikkat. Şuna karar veremiyorum, yaşım almıyor. Zaten hep mi böyleydik yoksa zamanla ve gelişen teknolojiyle mi evrildik, bilemiyorum. Bizleri mikro saniyeler seviyesinde gerçekleştirdiğimiz görüntülü konuşmalar, tek tık ile gönderilen üzerinde az düşünülmüş hiçte içimizi yansıtmayan dijital ürünü mesajlar mı bu hale getirdi yoksa çeşme başlarında da böyle miydi. Sahi düz ekmeğin içine fırın ekmeği koyup yiyebildiğinde sevinçten yüzü gülen çiftçi dedem de o vakitler sevgiliyi, aileyi, yaşam alanlarını bu denli sevgisiz mi geçirdi. Sanmam. Misafir gelecek diye çayın yanına nohut kavuran hatta hatta misafire bardak çanak yetmeyecek diye komşudan ödünç alan canım atalarım bugünki kadar kıymetsiz mi görürdü. Bizleri bize, bizlerin bu haline, amacına hizmet etmeksizin kullandığımız teknolojiler ile bizler getirdik. Suç,globalleşen dünya veyahut önü alınamayacak teknoloji değil; temel kaynağı biz olan insan faktörüyüz. Çözümü, cahil zihniyetim ile söylüyorum kâr amacı güdülmeyen kalplerle gerçek sevgiyi, taş plaklarda dinlenen bir tane ama çok daha mutluluğu, çağın her noktasında, çağın ötesinde yaşatarak çağın getirilerini reddetmeden tam manasıyla ve içsel lisanımızla şükretmek.