Dijital & Kırsal - 2.Bölüm

Her şeyi çok basit hallere dönüştürdük artık. Ne sahip olduklarımızın bir kıymeti var, ne kaybettiklerimizin.. Elimizden giden sağlığımız dahi olsa umurumuzda değil. Varsa yoksa daima güzel ve mutlu görünme çabası içerisindeyiz öyle olmadığını bildiğimiz halde. Davranışlarımız sahte, karakterlerimiz sahte, fake diye nitelendirdiğimiz sahte sosyal medya hesapları var ya hani sahte olanlar o kadar sahte şahsi sosyal medya hesaplarımız. Teknolojinin bize sunduğu perspektif düzeltme seçenekleri ile bizler, belimizi inceltip omuzlarımızı genişletiyoruz. Çıkış noktası değer yaratmak olan kişiler fikirlerinin insan elinde bu kadar değersizleşeceğini tahmin edebilirler miydi? Varsa yoksa kendimizi kanıtlama çabaları ancak dürüstlüğümüzle, yaptığımız işlerle veyahut sevgimizle değil daha çok içleri şişirilmiş fason üretimi görünüşlerimizle. 

Sosyal mecralarda o kadar çok insan ile tanışıyoruz ki hiçbiri umurumuzda değil. Nasıl olsa yeni bir tanesini daha tanırız. Yoksa bu yüzden kaybediyor olabilir miyiz? Dijitalde popülaritelerimizi gerçek hayatta kullanabiliyor muyuz? Ulaşabilir olduğumuz gerçek dünyada. Gerçek dünyada gülüşü sizi mutlu etti diye herhangi birisine gidip “gülüşünüz çok güzel, mutlu olun” diyebiliyor muyuz cesurca. Çoğumuzda bu özgüven yok olanlarımızın bir kısmı sapıklıkla nitelendireceğini düşünerek söylemiyor çünkü “kişi kendinden bilir işi” çok az sayıda bunu başarabilen özgüvenli, samimi, masumane insan var. Onlar insanlar işte. 

Sürekli bir tasarruf içerisindeyiz, yanlış maddeler üzerinde. Zamanın tasarrufunu veyahut anıların tasarrufunu yapanımız var mı? Bir kere geçince bir daha geri gelmez; lisede bir öğretmenim vardı hala var. O derdi ki; “giden bir an geri gelse bile eskisi gibi olmaz”. Kıymet bilmek gerek. Layığıyla yaşamak, sevmek gerek. Geçen zamanı dolu dolu biriktiren kaç kişiyiz. Gelende yitirdiğimizi ararız bulamayınca da olmuyor deriz nasıl olsa ne önemi var. Peki olaya hiç şu boyutundan baktık mı; kanayan yarayı suya tutarsan kanamayı artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. (kıps)

Daima bir yerlere, bir şeye yetişmeye çalışıyoruz. Oysaki hayat andan ibaretti. Bitsin öyle demeyi öğrenmeliyiz ama yok birbirimize ayırabileceğimiz ne zamanımız ne de sevgimiz var değil mi? Hepimiz ayrı ayrı bir olma peşindeyiz. Hiç insan tasarrufu yapmayı denedik mi? Birisine gerçekten içten ve uğruna türlü savaşları verebilecek durumda “sen çok kıymetlisin, bir o kadar güzel” diyor muyuz? 

Günümüzde anlamak değil sadece anlatmak istiyoruz. Bu sebepten kimse kimseyle ilgili değil. Tüm yıkık viranelerde bundan kaynaklı. Oysa karşılıklı dinleyici olmayı başarabilsek mutlu olmaya birden fazla adım daha atmış olacağız. 

Hepimiz ayrı ayrı bir olma peşindeyiz. Herkes ama herkes ben bireyim ben sürekli birini düşünemem kafasındayız. Bu beni yıpratır diyenlerimiz. Ben dedelerimden, babaannem, anneannemden böyle bir şey duymadım. Onları bırakın babamdan annemden duymadım. Bu sebepten hiç üzüldüklerini de görmedim. Hoş gerçi buna şimdilerde kölelik diyenlerimiz de var. O yüzden de aşk yok, sevgi yalan diyenlerimiz de mevcut. Çünkü hiç denemiyoruz ki nasıl olsa çok insan var. Şunu unutuyoruz, aşk iki ayrı bendende bir olmak demekti. Yani “mendebur herifle yaşayan lanet kadın”, oradan bakınca ne kötü bir söz değil mi? Değil. Buram buram yaşanmışlık, tüm dünyaya kafa tutan bir sevgi var altında. Onca yokluğa, varlığa, acıya, mutluluğa ortak olunmuş sırt sırta gerilmiş iki ayrı insanın tek bir göğüsü var.  Derler hani; “eski aşıklar, birisi öldüğü zaman ötekinin gözü de toprağı gözlüyor”.

Ya da her şeyi boş verin, boş boş konuşuyorumdur.

Teşekkürler.